İşitme
kaybına yol açan faktörlerin %50’si önlenebilir...
KBB Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy:
" Bebeklerde işitme engeli, ilk 6 aydan önce belirlenip, 12 ay içinde müdahale edilmelidir”
" Bebeklerde işitme engeli, ilk 6 aydan önce belirlenip, 12 ay içinde müdahale edilmelidir”
İçinde bulunduğumuz 10-16 Mayıs Engelliler Haftası kapsamında, 12 Mayıs İşitme ve Konuşma Engelliler Günü olarak anılıyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nun hazırladığı rapora göre, dünyada 32 milyonu çocuk olmak üzere 360 milyondan fazla insan işitme kaybı ile yaşıyor. Türkiye’de bu sayı yaklaşık olarak 2,2 milyondur. Kişiler arası iletişimin temeli olan işitme ve konuşmanın gelişiminin de, sağlıklı bir gelişimin temeli olduğunu düşünecek olursak, işitmenin önemi daha iyi anlaşılacaktır...
İşitme
ve Konuşma Engellileri Günü’nün yaklaşması nedeniyle bir açıklama yapan Kulak
Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları
söyledi: “Dünya
Sağlık Örgütü, işitme kaybına yol açan faktörlerin %50′nin önlenebilir olduğunu
bildiriyor. Önleyici tedbirler arasında, bebeklerin işitme taramalarından
geçmesi, kızamık, menenjit, kabakulak ve kızamıkçık aşılarının aksaksız
uygulanması, özellikle ototoksik dediğimiz (iç kulağa zarar verici) özellikteki
ilaçları kullanırken seçici davranılması, orta kulak iltihabı için etkin
tedavilerin yapılması ve aşırı gürültülü ortamlardan kaçınılması sıralanabilir.
Bebeklerde bir işitme engeli var ise, ilk 6 aydan önce belirlenip, ilk 12 ayda müdahale
edilmesi en önemli anahtar noktadır. Özellikle işitme kayıplı bebeklere,
erkenden tanı konularak gerekli uygulamaların yapılmasıyla, akranlarıyla
eşdeğer konuşma ve iletişim becerilerine sahip olabilmeleri mümkündür” dedi.
Sağır ve dilsiz olmak artık bir kader değil...
‘Sağır
ve dilsiz olmak artık bir kader değil’ diyerek sözlerine devam eden KBB Uzmanı
Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, konuşmasına şöyle devam etti: “Konuşmanın
öğrenilmesinde, en önemli faktör işitmedir. Sağır ve dilsiz diye tabir edilen
kişiler, işitemedikleri için konuşamazlar, yani halk arasındaki tabirle dilsiz
olurlar. İşitme engeli, kişinin iletişim ve sosyal gelişiminde pek
çok zorluklar oluşturur. Bu çocukların bazıları, normal hatta üstün zihinsel
yapıya sahip olduklarından sosyokültürel olarak oldukça üst seviyelere
çıkabilmelerine rağmen, pek çoğu için toplumdaki iletişimden kültürel büyük
handikaplar yaşarlar. Oysa, işitme engellilerin sorunlarının çözümünde, bireyin
sahip olduğu işitme kaybı düzeyine bağlı olarak, çeşitli tedavi seçenekleri
bulunuyor. Bu açıdan bakıldığında en önemli konu, işitme kaybının mümkün olduğunca
erken tanınmasıdır. Çocuklar ilk 3 yaşta dil gelişimlerini büyük ölçüde
tamamladığı için eğer bir işitme engeli var ise, doğumdan itibaren ilk 6 ay
içinde farkedilip, 1 yaşına gelmeden gerekli tedavilerin yapılması gereklidir.
İşitme engelli çocuklar erkenden tanınarak gerekli tedbirler alınmazsa; okulda
başarısızlık, psikolojik olarak toplumdan uzaklaşma ve içine kapanıklık
gösterebilirler. Ayrıca, vurgulamak isterim ki, çocukluk çağında çok sık görülen orta
kulakta sıvı birikiminin de, okul taramalarında erkenden tanınması ve tedavisi
önemlidir. Günümüzde ilaç yada cerrahi tedavisi çok kolay olan bu sinsi
hastalık, okulda başarısızlık dışında başka bir bulgu vermez” diye
konuştu.
Yenidoğan işitme kayıplarının yarısı, risk grubundaki bebeklerde oluşuyor...
Minik bebeklerdeki işitme kayıplarının dramatik olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğinin altını çizen KBB Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları kaydetti: “Yenidoğan işitme kayıplarının yarısı, risk grubundaki bebeklerde oluşuyor. Akraba evlilikleri, ailevi işitme kaybının olması, gebelikte kullanılan bazı ilaçlar ve geçirilen hastalıklar, düşük doğum, kilolu bebekler, yüz bölgesinde çeşitli doğumsal sorunların görülmesi, bebeğe verilen bazı ilaçlar, uzamış yenidoğan sarılığı veya uzun süre yenidoğan yoğun bakım ünitesinde bebeğin kalması gibi sebepler başlıca risk faktörlerini oluşturuyor. Yenidoğan işitme kayıpları, binde 1-3 arasında değişmekte olup, bunların yaklaşık yarısı tek taraflı iken, diğer yarısı da çift taraflı işitme kayıplarıdır. Tek taraflı kayıplar, erişkin yaşlara kadar tanınmayabilir ve genelde büyük sorun oluşturmazlar, ama çift taraflı kayıpların mutlaka tanı koyularak gerekli tedavileri yapılmalıdır” şeklinde konuştu.
WHO
raporuna göre yaşlandıkça işitme kaybı riskinin arttığını da anlatan KBB Uzmanı
Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, 65 yaşını geçen her 3 kişiden birinin duyma güçlüğü
yaşadığını, orta ve ileri yaşlarda başlayan kayıpların uygun işitme
cihazlarıyla büyük oranda çözüme kavuşabildiğini sözlerine ekledi....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Güzel yorumlarınızı ve eleştirilerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim...
Bıraktığınız yorumlar için şimdiden teşekkürler...Sevgi ve saygılarımla...