expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

Takip Edin...

19 Mart 2017 Pazar

Slow Cheese 2017 Bodrum & II. Uluslararası Peynir Festivali …


 Slow Food nedir ? diye soranlarınız vardır elbette ki , aranızda duyan ve bilenler olduğu kadar bilmeyenleri de düşünerek sizleri bu konu hakkında kısaca bilgi sahibi etmek isterim…




 Slow Food ,1986 yılında Roma 'da açılan Mc Donald's restaurantının protestosu ile başlayan ve günümüze kadar hayatın pek çok alanına yayılan , yavaş yemek akımı…

 Merkezi İtalya 'da bulunan ve 160 'dan fazla ülkedeki 100 bini aşkın destekçisiyle yemek yeme zevkini topluma ve çevreye olan sorumlulukla bir araya getiren sivil toplum kuruluşudur…

 Kesin ve net olan bir gerçek var ki hayatımızda gelişen teknoloji ,rekabet ortamı ,modern hayatın getirisi ve götürüsü ile birlikte  insan ilişkilerine de yanısyan her şey değişim göstermekte …
 Bu akım 160 'dan fazla ülkede milyonlarca insanın katıldığı yemek yemeyi sadece karın doyurmak olarak algılamayıp, fiziksel doyumun yanısıra duyusal ve sosyal anlamda da doyumu sağlamaya yönelik bir hareket…

 Hayata tutunabilmek adına temel ihtiyaçlarımızın değişiklik göstermediği bilinciyle organik ürünlerin çeşitlendirilmesi ,ayak üstü yemek yeme alışkanlığına karşı fikir sahibi damaklara hitap eden , tadında yemek yemekten zevk almayı ve yemek ile sosyalleşmeyi ilke edinen bir akım olarak başlamış…

 Slow Food Yaveş Gari Bodrum Yerel Grubu, iyi temiz , adil gıda için  gönüllü olarak çalışan 150 üyesi ile yerel bir sivil toplum hareketidir. Muğla yöresindeki güvenilir, sağlıklı ve geleneksel yöntemler ile üretilen lezzetlere ve yok olmaya yüz tutan yemek kültürümüze sahip çıkan çiftçileri, lokantacıları ve çiftçi pazarlarını destekler.


 Bu hareketin Türkiye 'deki gönüllü destekçileri Slow Food Yaveş Gari Bodrum Yerel Grubu öncülüğünde 2015 yılından beri her iki senede bir düzenlenen Slow Cheese Bodrum Milas Peynir Festivali'nin ikincisi, 2-5 Mart 2017'de Milas Tarım, Gıda ve Hayvancılık Fuarı ile eş zamanlı olarak düzenlenerek Bodrum, Milas, Muğla'da gerçekleşti…
 Bu güzel hareketin gönüllü üyelerinden olan Sevgili Oya EMERK'in davetlisi olarak katıldığımız bu güzel festivale dair ayrıntıları aktarmak isterim sizlere ;


  II. Slow Cheese Bodrum Milas Peynir Festivali ,Anadolu Peynir Hazinesine Işık Tutacak…
Bizlerde bu güzel an'lara şahitlik edecek, peynire dair bilmediklerimizi öğrenmek ve bildiklerimizi yinelemek üzere  bu keyifli festival için yollara düşecek ve sizlere bilgiler aktaracağız diyerek çıktığımız yolda tüm sosyal medya hesaplarımızdan yapmış olduğumuz canlı yayınlarımızla , katıldığımız etkinliklere dair izlenimleri yansıttık sizlere.…

  Unutmaya yüz tuttuğumuz peynirlerin hatırlanması ve sürdürülebilirliği konusunda harika  bir festivaldi. Festivale katılan restaurantlar ve belediye kafelerde tadımlara katılma olanağı bularak , peynir-kahvaltı, peynir-şarap gibi mutluluk denklemini çözümledik.



  Türkiye’nin farklı  yörelerinden gelen ve kaybolmaya yüz tutmuş yerel peynirlerin, yoğurt ve süt ürünlerinin üreticilerinin anlatımı ile tadıldığı ve tartışıldığı festivalde, ulusal ve uluslararası peynircilerin ve hijyen uzmanlarının katılımıyla coğrafi işaret almış ve Slow Food'un Nuh’un Ambarı listesine girerek Presidia olmaya hak kazanmış peynirler, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın konuya yaklaşımı, gerçek gıdaya ulaşımın zorlaştığı günümüz yaşantısında neneden toruna artık aktarılamayan peynir yapımı bilgisi gibi konu başlıkları ele alındı..



 2 Mart Perşembe günü başlayan yolculuğumuz Bodrum Milas Havaalanı'nda  Slow  Cheese gönüllü üyesi Aslı Hanım ve Oya Hanım tarafından karşılanmamız ardından hep birlikte Muğla Pazar yerine gidecek, tüm Türkiye’den gelen yerel peynir üreticilerinin standlarında peynir tadımları yapacaktık tabi bu malesef hava şartlarının müsade etmemesi nedeniyle sözde kaldı.



 Program iptal olunca bizler için yeni bir program hazırlandı ve bir Esnaf Lokantası olan Muğla Lokantasında Sevgili Oya Hanım ve eşinin jestiyle keyifli bir öğle yemeği ardından Muğla Müzesine doğru o güzel ve şirin sokaklarda biraz ıslansak dahi hoş bir anı oldu…



Muğla Arkeoloji Müzesinin bulunduğu bina eski bir ceza evinin dönüştürülmesiyle düzenlenmiş , zengin coğrafyamıza ait arkeolojik kalıntıları ve fosilleri sergiliyor , biraz daha büyük bir alanda olabilseydi keşke ,buram buram tarih kokan o güzel eserler gerektiği gibi sergilenememekte malesef ki…







Tabi o an bir iç geçirip hayıflansam da o güzel atmosferin büyüsüne kapılarak müze ziyaretimizi gerçekleştirdik…



 Program dahilinde bulunan bir sonraki durağımız olan Muğla Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire  Başkanlığı'nda yerel tohumlarımızın korunması ,çoğaltılması ve yaygınlaştırılması için gerekenler ve yeni  kurmuş oldukları Yerel Tarım Merkezi ile ilgili Sayın Atilla KÜÇÜKALAN ve Sayın  Taner MERCAN tarafından bize çok değerli bilgiler aktardılar…



 Muğla Büyükşehir Belediyesi Yerel Tohum Merkezi ,Muğla ili ile özdeşleşmiş olan atalardan kalma yerel bitkilerin belirlenmesi, tohumların korumaya alınması ve bu tohumların gelecek nesillere aktarılması amacıyla kurulmuş…

Yerel tohumlardan yetiştirilen bitkilerin adaptasyonu yüksek, dayanımı fazladır. O bölgeye has olduklarından acarlanmış bitkilerdir ve bu bitkilerden elde edilen ürünlerin kalitesi ve aroması yüksektir.

 Yerel tohumlar o bölgenin genetik zenginliğini yansıtır .Bir bölgede ne kadar yerel tohum çeşidi varsa o bölge o kadar verimli ve bitkisel zenginliği oldukça fazladır…
Yerel tohumlar uzun bir süreçte doğal genetik çaprazlamalar sonucu çeşitlenerek oluşmuştur. Beğenilen çeşitlerden alınan tohumlar yıllarca üst üste ekilerek artık o bölgeye adapte olmuş ve bölgeye özel çeşitler oluşmuştur.Bu çeşitlerin kaybolmaması için korunması ve izole ortamlarda çoğaltılarak yaygınlaştırılması gerekmektedir ve bu misyonla yerel tohumlarımıza sahip çıkmamız konusunda büyük işlere imza atmışlar .



 Sunum ardından yeni kurmuş oldukları Yerel Tohum Merkezini ziyaret ederek sayın Tamer Bey'in deyimiyle dışarıdan küçük ama içerden büyük olan merkezi hep birlikte inceledik…
Üstlenmiş oldukları büyük misyon gereği bizlere aktardıkları değerli bilgiler ve misafirperver tavırlarından dolayı kendilerine teşekkürü bir borç bilirim…



 Evet festivalin ilk günü geziler , ziyaretler  derken biraz yoğun ve koşturmaca içersinde geçse dahi bir tatlı huzur bulacağımız hoş mimarisi ve eşsiz manzarasıyla limon ağaçları ve yeşillikler arasında gezinip deniz havası ile ferahlamak için Akyaka 'ya doğru yol aldık.

Havalar nasıl olursa olsun , sizin havanız iyi olsun yeter ki, dedirten bir atmosferde güzel an'lar yaşayıp yine anılarda keyifli izler bıraktığımız anlatmakla bitirilemeyecek hoşlukta ve güzellikte olan Akyaka evleri denizi ve yeşilliği ile gönüllerimizde taht kurdu efendim.

 Nail Çakırhan 'ın  evini ziyaretimiz ardından sahile doğru yol aldık ve Big Blue Beach'de bir salep molası verip hoş muhabbet eşliğinde içimizi ısıttık …


 İnanın ki bir ara o güzel sahilde ve o an 'da kalmamak için kendimi zor tuttum sanırım burcum gereği deniz aşığıyım…



Akşam Muğla Belediyesinin davetlisi olarak Festivalin açılış kokteyline katıldık...





Festivale katılan kgeleneksel peynir üreticileri ile tanışarak üretmiş oldukları peynirler hakkında ayrıntılı bilgiler aldık ve daha önce denemediğim farklı lezzetleri deneyimledik…


 Akdeniz Bölgesi  :Şiraz ve Aşkın Demir  'in standında tadımladığımız Hatay Sürke ,Dil ve Örgü Peyniri...


 Doğu Anadolu Bölgesi :Doğu'da Kaşar peynirin merkezi Ardahan ,Türkiye'nin kuzeydoğusundaki sınır şehrimiz olması nedeniyle Batısı Artvin ,Güneyi Kars ,Güneybatısı Erzurum , Doğusu Gürcistan , Doğu Anadolu ve Karadeniz in coğrafi özellkiklerini ,iklimini ,bitki örtüsünü içinde harmanlamış bir çeşitliliğe sahip Göle Kaşar Peyniri.


Ege Bölgesi :Anadolu topraklarının denize açıldığı eşsiz güzellikteki Ege Peynir yolları unutulmaz tatlar, anılar ,peynire hayat verenlerle dolu birbirinden güzel bitkilerin yetiştiği dağlarda serbestçe otlayan keçiler ,koyunlar .
Mordoğan'ın mor çiçekleri .Karaburun'un zirvesinden görünen Ege Denizi ,ovdukça olgunlaşan bölgenin nadide peyniri  Kopanisti, kıvrımlı uzun yolun sonundaki Keçi peyniri , sıcacık Ballı Lor, kadim lezzet Armola, Bergama Tulumunun sırrı lavantası ,Cunda'nın Kelle'si ,Ayvalık'ın son Osmanlısı , peynirini paylaşan yaratıcı değerli Ege insanları...




 İç Anadolu Bölgesi : Kargı Tulumu bizden sorulur diyen ,Sayın Mustafa KARGI'nın Kargı Tulum Peyniri keçi ,koyun ve inek sütlerinden hazırlanan farklı rahiyalara sahip ayrı güzellikte...


 Festival'de sınırlı üretimi ve özelliği gereği farklı bir yapıya sahip olan Karaman'ın Divle ilçesinde hazırlanan  Divle Obruk Mağara Peyniri üreticisi Alâ Dükkan'ın sahibi Ahsen TOKTAY'ın  kızı Sinem TOKTAY ile yapmış olduğumuz röportajı canlı yayınlarımızda sizlere aktarmıştık.
 Kısa bir bilgi aktarmak gerekirse ,Divle Obruk Mağara Peyniri ,Türkiye'deki tek mağara küflü peyniri özelliğini taşıyor olmasının yanısıra , yapımında  Karaman'ın  işaretli ak ve kara koyunun, işaretli sütlerinden %65 oranında kullanılması ile  %30 -35 arası keçi sütünün o dönem ki sütün asitliğine göre değişiklik gösterebildiğini ve kalan kısmının mayasının tutmasının inek sütü ilavesiyle yapıldığını koyunların yavruladıktan sonraki sütleriin en güzelolduğu dönem olan Mart Nisan ayında çıkan sütler hazırlanarak Haziran ayında şenlikler eşliğinde Divle Obruğuna konuluarak 6 ay kadar dışı turuncu küflendikten sonra içersinde mavi ve yeşil küfler mevcut oluyor ,29 Ekim'de Cumhuriyet Bayramı ile birlikte satışa sunulduğunu aktarıyor.Akdeniz ve Bozkır ikliminin geçiş noktasında oluşu gereği florası çok farklı .Birde soğuk havalarda tutularak hazırlanan Karaman tulumu ve aynı yöredeki sütlerden hazırlanmış yörük kültürünün gelişmiş olması gereği yanık yoğurdu çok kullandıkları  2 yıl kadar dayandığı için ve satışlarının yalnızca Alâ Dükkanın internet sitesinden yapıldığını aktardı...


 Ayrıca Güney Doğu Bölgesi'nden katılan Adil AYDIN Bey'in standında Diyarbakır Örgü Peynir ,Dil Peyniri, Lavaş Peyniri ,Otlu Peynir çeşitleri ile tanıştık...


 Karadeniz Bölgesine gelecek olursak eşssiz doğası yeşili ve havasıyla yaylalarındaki çeşitli endemik bitki örtüsüyle farklı eşszi lezzetlere sahip ...
Festivalde Artvin peynirleri üreticisi Elif ŞEKER' in Şavşat Şor Peyniri , Gorcola Peyniri ; Artvin'in Şavşat iiçesi köy ve yaylalarında yüzyıllardır süregelen bir geleneğin temsilcisidir.Rus kaynaklarında Meshetiya adıyla anılan Artvin ,Ahıska ,Posof, Şavşat Bölgesinde eski bir kavim olan Meshilerden kalan bie gelenek.Gorcola Meshi dilinde torbalanmış peynir anlamına geliyor ve bölge halkı için büyük önem taşıyor.


Artvin Şavşat'ta Mezeli ,Pınarlı ,arsiyon köy ve yaylalarında halâ geleneğe uygun bir şekilde üretimi sürüyor.Endemik bitki çeşitliliğinin oldukça yüksek olduğu Şavşat yaylalarının sütlerinin aroması , peynirin özelliğini oluşturuyor.


 Samsun'dan Emre TAŞ 'ın Sürmene Çökelekli Mezele Peyniri , Bafra Camış Peyniri ile yine Samsun ilimizden Avni KOPARAN 'ın Manda yoğurdu ,Manda Kaymağı ,Tereyağını tadımladık...
Trabzon'dan isimlerine ve lezzetlerine hakim olduğumuz çeşitlerin Coşkun Kara tarafından festivalde uer alan Kolot,Külek ,Dil ve Telli Peynirleri ile Çeçilli Minzi ,Sade Minzi ( Minzi ;bir çoğumuzun lor olarak adlandırdığı ) ,İsmini yeni duyduğumuz  Varil ve Palet peynirleri...



 Marmara Bölgesinden katılan üreticilerin başı biraz kalabalık olduğundan bizzat tanışma ve tadımlama fırsatım doğmadı lâkin lezzetini çok iyi bildiğim Kelle Peyniri ,Mihaliç Peyniri ve Manyas Sepet Peyniri ile Balıkesir'den katılan Hüseyin Kılıç  ve yine Balıkesir'den katılan Gömeç Koyun Sepet Peyniri ,İnek Sepet Peyniri ve Sıkma Peynir çeşitleri ile festivale katılan üreticiler arasındaydı...


 Mehmet MANİSALI ve tadına bayıldığım ama orada tatma fırsatı bulamadığım Hoşmerim Tatlısı yine Balıkesir'den Nuri SARGIN emek vererek hazırlanan ürünleri ile festival açılışında yer almışlardı...


 Son sürat devam eden festivalin ilk günü nihayete erdi ,Marina Vista otelinde konaklayacak olan arkadaşlarımızı bıraktıktan sonra Tasarım Vakfında konaklamamız için bizler için ayrılan odalarımıza doğru tatlı bir yorgunlukla yol aldık ...



 Festival'in 2.gününe sabah saat 8.30’da Tasarım Vakfında gerçekleşen o eşsiz kahvaltıdan sonra, tabi burada kahvaltıyı eşsiz kılan hoş karşılanmanın yanısıra ortam şahaneydi…


 Nefis bir manzaraya hakim bir tepede konuşlandırılmış olan Tasarım Vakfı''nın o güzel ambiansında o misss gibi havayı içimize çekip ardından sıcacık bir şömine etrafındaki masalarda kahvaltı etmek gibi bir keyiften bahsediyorum sizlere…
Böyle bir ortamda su dahi içseniz yeterli gelir elbete ki hele bir de benim gibi bir doğa aşığına …



Festival programı kapsamında Bodrum ve Milas'taki Gastronomi ve Otelcilik Meslek Liseleri ile Muğla Üniversitesinin Beçin'deki Meslek Yüksek Okulu yerleşkesinde çiftçilere  özel "Beyaz Peynir Üretimi" ile öğrencilere  " Peynir Yapımı" eğitimleri verildi...



 Turgutreis Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ nde gerçekleşen  ve Yiyecek İçecek Bölümü öğrencilerine SlowFood gönüllü eğitmeni Avusturyalı peynir üreticisi Robert Paget’in uygulamalı peynir eğitimi ve İzmir Veteriner Hekimler Odası Halk Sağlığı Çalışma Grubu Sekreterya Görevlisi Veteriner Hekim Adnan Serpen tarafından“Peynir yapımında süt hijyeni ve çiğ sütten yapılan peynirlerin insan sağlığına etkileri” konulu söyleşinin yer aldığı etkinliğe katıldık....



 Hemen  ardından , öğlen yemeğimizi yemek üzere Bodrum’un yerel yemeklerinin sunulduğu ve peynirli yemeklere de festival kapsamında destek veren Kısmet Lokantasında bulunduk…





Birbirinden güzel lezzetleri tadımlayarak damaklarımızda şenlik havası yarattık…
Bizleri güleryüzü ve nefis lezzetleriyle ağırlayarak ziyadesiyle mutlu edildiğimiz nadir zamanlardan biriydi …
 Bodrum'da  peynir yapım teknikleri ve peynirli lezzetlerle zenginleştirilen atölyeler düzenlendi; birçok yerel lokantada Türkiye’nin farklı illerinden gelen peynirlerin ve süt ürünlerinin kullanıldığı özel “Peynirli Menüler” sunuldu.



Yemek’ten hemen sonra  sonra Oasis alış veriş merkezine giderek peynir üreticileri ile tanışma ve arzu edenlerin peynir çeşitlerinden alışveriş yapma olanağının  sağlandığı serbest  vakit geçirdik.




Akşam düzenlenecek organizasyon öncesi Bodrum 'un tadını çıkartıp hoş muhabbet ederek çay ve kahvelerimizi yudumladığımız eşsiz zamanları unutmak elbette ki mümkün olmayacak…




Bodrum'a  tatil için her gidişimde büyüsüne kapılır ve ayrılmak istemem doğrusu ama bu festivalin bana bir öğretisi de tadını çıkarmak için Bodrum'a yaz ayları öncesi de gelmem gerektiği hissi uyandırdı…


 Akşam saat 19:00 ' da Marina’da La Tapa Restaurantda olmak üzere Oasis’ten hareket ettik  ve Kavaklıdere Şarapları Eğitim koordinatörü ,Degustatör Levon Bağış ve Metro Gastro Dergisi Yazı İşleri Müdürü, Türkiye Halk Mutfakları araştırmacısı ve Yemek Kültürü yazarı Nilhan Aras ile şarap ve peynir eşleşmesi üzerine hoş sohbet ve tadım etkinliğinde vaktin nasıl geçtiğini anlamadık doğrusu…




Etkinikten sonra yine biz  blogger’lar Tasarım Vakfına konaklamak üzere yol aldık …







4 Mart Cumartesi günü Tasarım Vakfında yapılacak kahvaltının ardından yine ve yeniden festival Komitesi tarafından bizlere tahsis edilen Whisky and Trawel 'ın aracı ile  Oasis’te gerçekleşecek Panel'e ve diğer etkinliklere  katılmak üzere Gümbet'e doğru yollardaydık yine …




Festival programı içerisinde eski ve yeni peynir kitapları tanıtımları, yazar ve şefler ile tanışma olanağı sağlayacak imza günü gibi farklı etkinlikler de yer alıyordu, tabii ki bizim bu süreçte tüm etkinliklere katılma olanağımız olmadı bazı programlar eş zamanlı yürütüldüğü için…


4 Mart Cumartesi günü düzenlenen panelde belediyelerin, ziraat odalarının, süt birliklerinin ve sponsorların destekleri ile "Yerel Peynirlerimizi Nasıl Yaşatırız?" konusu tartışıldı…



 Doğal ortamlarında, mağaralarda, toprakta olgunlaştırılan,  çiğ ve kaynamış süt ile yapılan desti, tulum, göğermiş  gibi unutulmaya yüz tutmuş birçok peynirin olağanüstü lezzetleri, gerçekleştirilecek tadımlarla katılımcılara ulaştırıldı.





 Panel ardından serbest zamanımızı yine blogger dostlarımızla bir arada  peynir  standlarını ziyaret edişimiz ardından keyif içersinde bir öğle yemeği akabinde sahilde biraz deniz havası alıp tatlı bir muhabbet gerçekleştirdik....







 Mumcular'da bulunan Selia Çiftliği , Karnas Bağları'nı ziyaret ettik…
Güzel sahibesi Selva İŞMEN 'in konukseverliği ve güleryüzü eşliğinde manzaranın ve lezzetlerin tadına vardık …















 Tabii bu sırada, hep birlikte konakladığımız harika ortamın ambiansına eşlik edecek gerekli tedariklerimizi edindikten sonra Tasarım Vakfı'na doğru yol adık.


 Organize etsek keyifle hazırlanmış büyük bir masa etrafında buluşamayacağımız kişilerle , harika lezzetler ve muhabbet eşliğinde unutulmaz an'lara şahitlik edebilecek değerde , nadir akşamlardan birini yaşadık ve  büyük keyif aldık Sayın Faruk Malhan'ın spontane olarak gelişen davetiyle…


 Kendisine buradan bir kez daha teşekkürlerimi gönderiyorum ,bizi misafir etmelerinin yanısıra güleryüzü ve hoş sohbetiyle Tasarım Vakfı'nda gerçekleşen projelere ve gerçekleşmek üzere olan yeni düşüncelerine dair bizleri aydınlattığı için …


Ayrıca aynı akşam arzu eden arkadaşlarımız akşam yemeğinde Peynir Menüleri ile festivale destek veren restaurantlarda ağırlandılar.Bizler de Cafe Cafen'in lezzetlerinin tadına baktık efendim...
Her birine ayrı ayrı teşekkürler…





 Evet efendim her güzel başlangıcın güzel bir sonu vardır elbette…


 Sabah kahvaltıdan önce Tasarım Vakfından ayrılıp, bize önerilen keyifli bir mekânda  Pazar kahvaltısı ardından mandalina ağaçları ve yeşillikler arasında bulunan masalarda keyif kahvelerimizi yudumladıktan hemen sonra havaalanına doğru yol aldık….






  Davetiyle bu güzel organizasyona katılma olanağı sağlayan Sevgili Oya Emerk'e, Bodrum Slow Food Yavaş Gari gönüllüleri Aslı Ortabaşı Mutlu ve Deniz Kurtsan'a , bizleri Karya Akademi ,Tasarım Vakfı /Desing Foundation'da konuk eden sevgili Faruk Malhan'a, Muğla ve Bodrum belediyelerine, Slow Cheese Festivalinin gönüllü komitesine ve transferimizi sağlayan Whisky Travel şirketine ve değerli kaptanımıza çok teşekkür ederiz.

Bu güzel festivalde sevdiklerimizle birlikte vakit geçirmek ,yeni bilgiler ve unutulmaya yüz tutmuş olan lezzetler ışığında yol almak mutluluk sebebiydi …





9 yorum:

  1. Ellerine sağlık. Bodrumu özledik.

    YanıtlaSil
  2. Çok keyifli bir yazı olmuş, ellerine sağlık canım.

    YanıtlaSil
  3. Kalemine sağlık Emelciğim çok güzel anlatmışsın tekrar orada gibi hissettim Bodrum dediğin gibi büyülü bir yer inşallah tekrar gideriz, yerel ve yöresel lezzetlerimize vatanımıza bizler sahip cıkmalıyız sevgiler.

    YanıtlaSil
  4. Emel'cim kalemine sağlık her zaman ki gibi harika olmuş.Yeniden gitmiş gibi oldum yazıyı okuyunca..
    Sevgiler..

    YanıtlaSil
  5. blogunuzu izlemeye aldım sizide bloguma beklerim :)

    YanıtlaSil
  6. güzel bir yazı ve guzel bir gezi olmuş cnm sevgiler

    YanıtlaSil
  7. Eline sağlık Emelcim.. bol fotoğraflı, keyifli bir anlatım olmuş..

    YanıtlaSil
  8. emelcim ne güzel özetlemişsin ancak okuma fırsatı buldum başka etkinliklerde görüşmek üzere

    YanıtlaSil

Güzel yorumlarınızı ve eleştirilerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim...
Bıraktığınız yorumlar için şimdiden teşekkürler...Sevgi ve saygılarımla...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...